Mankiewicz yazdığı senaryolarla insanların kendisine bağlanmasını sağlayan bir senaristtir. Sürekli devam eden alkol batağı bir gün onun büyük kazaya karışmasına sebep olur. Bu kazada bir bacağını yaralayan adam neredeyse tek bacaklı bir hale gelecek kadar ağır duruma düşer. Ne yapacağını bilemeyen Mankiewicz hastanede kafasına gelenleri not edip bir senaryo oluşturmaya çalışır. Kaza esnasında yaşadıklarını özellikle hissettiklerinden esinlenen adam bu zor zamanlarını not defteriyle paylaşıp yalnızlığını giderir. Çevresindeki insanların ona olan görüşlerini değiştirmek ve kendisinin hala iyi bir senaryo yazabileceğini göstermek ister. Yaşadığı kaza ise yeni yazdığı senaryonun hayranları tarafından merak edilmesine sebep olarak herkes tarafından çekilecek olan sinema filmi hakkında soruların ortaya çıkmasına sebep verir. Genç adam bu konu hakkında konuşmak dahi istemez.

Herkesten uzak bir kasabanın ücra kölesinde küçük evinde yaşayan adam çocuklarının onu bırakıp gitmesinin ardından tek başına acı çekerek ölmüştür. Zaman geçtikçe babalarının ölümü üzerine buraya gelen çocuklar birkaç gün konaklamak burada bulunan işlerini halledip tekrardan yaşadıkları şehirlere yola çıkacaklardır. Fakat geceyi bu evde geçirdikten sonra onların içlerine aşırı derecede bir bunal gelmiştir. Bununla beraber kafalarının içindeki ses onları çok rahatsız eder. Neler olduğunu anlamak isteselerde bir türlü anlayamayan gençler lanetlendiklerini anlayarak aynı babaları gibi ölmemek için birbirlerine yalvarırlar. Fakat buraya gelmeyen yardım servisleriyle beraber herkes kendi canının peşine düşecektir. Bu evdeki lanet babalarının ölüm şeklini onlara yansıtıp acılar içinde cezalarını çekmeleri için birçok zorluk çıkartır.

Çok sevdiği kocasının sürekli olarak kendisiyle çatışmaya düşmesi onların evliliğini bitirecektir. Kendisi Amerika'da büyük eyaletlerden birisinde yargıç olarak görev aldığı için sürekli evde tartışmalar yaşamaktadır. Vereceği kararlar ikilinin direkt evliliğini ilgilendirdiği için büyük sorunlara sebep olur. Artık sıkılmış haldeyken zamana bırakan kadının önüne önemli bir dosya gelir. Ölüm ile burun buruna olan çocuk yaşamak için kendisine gerekli olan kan naklini ret etmiştir. Bu hayatta artık yaşamak istemediği gibi acılarını yok etmek ister. Fakat Yargıç böylesine sorunu kolay çözemeyeceğini zamana bağlı olarak onun belki de çok daha iyi hayatı olacağını düşündüğü için verilen kararı kabul etmez. Çocuğa verilecek olan kanla yeni hayatında mucizeler olabileceği düşünülür. Aynı düşünceyi kendi hayatında uygulayarak eşiyle olanları hiç düşünmeden mucize bekleyişine düşecektir.